Araştıran,okuyan,soran soruşturan 2 çocuklu annenin işinize yarar,hoşunuza gider, ilginizi çeker dedikleri...

29 Mart 2012 Perşembe

SİMİT VE TOST DA FAST FOOD...

Eskiden evde yapılan tencere yemeklerinin yerini beş dakikada kapımıza gelen ucuz hızlı yemekler aldı. Evden işe giden sefer tasları unutuldu, iki dakikada hızlı bulabileceğimiz hamburgerler, pizzalar hepimizin baş tacı oldu. Ancak, iç hastalıkları uzmanı Dr. Ayça Kaya, genelde hafif bir öğün diye tercih edilen simit ve tostun da hamburger, pizza, patates kızartması kadar kilo aldırabileceğine dikkat çekiyor.






SİMİT DE KİLO ALDIRIR...

Pek çoklarının bir tane yedim, bu öğünü hafif atlattım diye tercih ettiği simit, sandığımız kadar masum değil. Bir simit yaklaşık 40 gr olmasına rağmen, 250 ile 300 kalori arası değişen enerji miktarına sahiptir. Bu yüksek enerji üzerindeki susamdan gelir, yağlı bir besin olan susam, simidin kalorisi artırır. 1 tane simit, yaklaşık olarak dört dilim ekmeğe eşdeğerdir. Bu nedenle simit tüketirken dikkat.

YAĞA DİKKAT!

Hızlı tüketilen bu hazır gıdaların en büyük ortak özelliği çok fazla yağ içermelerdir. Örneğin bir hamburgere baktığımızda iki dilim ekmek arasında 1 dilim köfte vardır. Hamburgeri kötü bir yemek haline getiren bunlar değil, içindeki ve beraberindeki yüksek yağ içeren yiyeceklerle birlikte servis edilmesidir. Hamburgerin içine koyulan köfte yağlı etten yapılan bir kıymadır. İçine ayrıca mayonez konur, bu da bir çeşit yağdır. Yanında yağda kızartılmış patatesle servis edilir. Patates kötü bir yiyecek değildir. Ancak yağın içine girdiğinde işte o zaman kötü hale gelir. Bir de yanında şekerli bir içecekle içildiğinde kalori bombası olur. Kan şekerimizi ve kan yağlarımızı hızlı yükseltir. Uzun vadede sürekli tüketilirse damarlar üzerine çok zararlı etkileri olur.

ETLİ PİZZA KOLESTROL BOMBASI

Mesela bir dilim pizzayı incelediğimizde, 1 dilim ekmek üzerine koyulan yağlı bir peynir, üzerine yağlı bir sos ve üzerine yağ oranı yüksek şarküteri ürünleri koyulur. Bu aslında yine bir nevi kolesterol bombasıdır. Bir insan oturduğunda en az iki-üç dilim pizzayı şekerli bir içecekle birlikte tüketir. Bu da aynı şekilde sürekli tüketim halinde, kan yağlarını yükseltir ve damarlar üzerine harap edici etkisi olur.

EN SAĞLIKLI MUTFAK ANNEMİZİN MUTFAĞI

Beslenme ile ilgili araştırmalar arttıkça otuz yıl önceki mutfağın en sağlıklı mutfak olduğunu görüyoruz. Genetiği değiştirilmemiş, hormon kullanılmamış sebzeler-meyveler, doğada otlayarak büyüyen hayvan etleri, yumurtaları, sütleri, mahalle bakkalları, annelerimizin tencerede yapığı yemekler ve bu yemeklerin sefertasları içinde işyerlerine götürülmesi… Kendi yiyeceğimizi kendimiz pişirelim ve hazır gıdaları çok sık tüketmemeye çalışalım.

28 Mart 2012 Çarşamba

Okullarda Süt Dağıtılacak!!!

Bakanlar Kurulu'nda kabul edilen "Okul Sütü Programı"na göre ana sınıfından beşinci sınıfa kadar ilköğretim öğrencilerine günlük 200 mililitre uzun ömürlü sade kutu süt dağıtılacak

İlköğretim okulu öğrencilerine süt dağıtılmasına yönelik Bakanlar Kurulu'nun "Okul Sütü Programı Uygulama Esasları Hakkında Karar"ı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Ana sınıfından beşinci sınıfa kadar ilköğretim okulu öğrencilerini kapsayan "Okul Sütü Programı"na göre, Milli Eğitim Bakanlığı'nın belirlediği okullardaki her öğrenciye günlük 200 mililitre uzun ömürlü sade kutu süt dağıtılacak. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından ortaklaşa hazırlanan programda, özel okullar ise kapsam dışında tutuldu. Dağıtılacak sütün niteliği Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın ilgili mevzuatına uygun olacak. Sütün üretimi, dağıtımı ve takvimi mevsimsel süt arzı fazlalığının olduğu dönemler dikkate alınarak Bakanlık tarafından organize edilecek. Sütün sevkiyatı da yine Bakanlık'ın belirleyeceği kriterlere uygun olarak yapılacak. Okullarda dağıtılacak sütün sevkiyatı illerle İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün organizasyonu ve kontrolünde yüklenici firma tarafından yapılacak.

ÜRETİM İZNİ ALMAK ŞART

Dağıtılacak uzun ömürlü sütler, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından üretim izni almış, ülke içinde üretim yapan firmalardan sağlanacak. Program uygulama döneminde öğrencilerin gelişme oranlarının ve süt tüketim alışkanlıklarındaki değişikliklerin tespitine yönelik çalışmalardan ise Sağlık Bakanlığı sorumlu olacak.

SÜTE DUYARLI ÖĞRENCİLER BELİRLENECEK

Süte karşı duyarlılığı olan öğrenciler, okul yönetimleri, aile hekimleri ve öğretmenlerce tespit edilerek program dışında tutulacak. İllerde, gelen sütlerin uygunluğundan sorumlu olmak üzere, vali yardımcısı başkanlığında il gıda tarım ve hayvancılık müdürlüğü, il milli eğitim müdürlüğü, defterdarlık ve il sağlık müdürlüğü temsilcilerinden oluşan "Okul Sütü Komisyonu" kurulacak.

Kaynak

27 Mart 2012 Salı

DİŞİNİZDEKİ DÜŞMAN: BAKTERİ PLAĞI

Çürüklerin ve dişeti hastalıklarının başlıca sebebi olan plak, yiyecek artıklarından ve bakterilerden oluşan, yapışkan ve renksiz bir bakteri tabakasıdır. Bu plak tabakalarının diş üzerinde tutunması 24 saat alır, yani plaklar 24 saat temizlenmeyince diş taşına (tartar) dönüşür. Diş hekimi Kıvanç Cebesoy, dişinizdeki düşman bakteri plağından korunmanın yollarını anlatıyor.

AĞIZDAKİ BAKTERİ, DÜNYADAKİ İNSAN SAYISINDAN FAZLA...

Bakteri plağının 1 milimetre küpünde 3 milyon bakteri yaşar. Bu da ağzınızdaki bakteri sayısının dünyadaki insan popülasyonundan fazla olması anlamına gelir.

PLAKTAN KURTULMAK İÇİN FIRÇALAMAK YETMEZ

Sadece diş fırçalamak, ağızdaki bakterilerden kurtulmaya yetmez, plak oluşumu diş fırçaladıktan hemen sonra başlar. Fırçalamak dişlerinizi temiz hissetmenizi sağlayabilir ancak kötü bakteriler, ağzınızın kalanında yaşamaya devam eder.

Diş fırçası ağzınızın sadece yüzde 25’ini temizler...

Dişler ağız yüzeyinin sadece yüzde 25’ini kapladığından, ne kadar iyi fırçalarsanız fırçalayın kalan yüzde 75’lik ağız yüzeyi fırça ve diş ipi ile yapılan temizlikten sınırlı fayda sağlar ve ulaşılamayan yüzeylerdeki bakteriler hızla çoğalarak dişlerin üzerine ve tüm ağıza yeniden yayılırlar. Bu nedenle, bakteri plağına karşı etkili ve sürekli kullanıma uygun bir ağız bakım ürünü ile ağzı çalkalamak, fırça ve diş ipinin ulaşamadığı yüzeylerin de temizlenmesini sağlar.

YATMADAN AĞIZ BAKIMINI İHMAL ETMEYİN

Uyduğunuzda ağzınız kuru olduğu için savunmasız kalır. Bu kuruluk, plak ve bakterilere çoğalma ortamı hazırlar. Yatmadan önce bakteri plağına karşı etkili bir ağız bakımı yapmak, gece boyu plak ve bakterilerden korur.

26 Mart 2012 Pazartesi

Ayakkabı Askısı

                                                                     Marka: Boon

23 Mart 2012 Cuma

ÇOCUĞA AYAKKABI SEÇİMİNİN PÜF NOKTALARI 2

YAŞI 2 OLMADAN AYAKKABI GEREKSİZ
Çocuklarda cilt altı yağ dokusu fazla olduğu için iki yaşına kadar her çocuğun ayağı düztaban izlenimi verir. Ancak, çocuğa erken dönemde, bilhassa sert tabanlı ayakkabı giydirilmesi; ark dediğimiz ayak kavislerinin fizyolojik gelişimini engeller ve düztabanlığın oluşmasını kolaylaştırır. Çocuklar ilerleyen yaşlarda daha aktif hale geldikçe ve ayakları geliştikçe, ayakkabı ihtiyacı belirginleşir. Ayakkabının önemi bu aşamadan sonra ortaya çıkar.

SPOR DEĞİL NORMAL DAHA UYGUN
Çocuklarda uygun ayakkabı için temel kriter ayağa uygunluk olsa da, ayakkabı seçiminde fonksiyonu da göz önünde tutulmalıdır. Çocuklar aktif varlıklardır ve çocuğun aktivitelerinde kısıtlamaya yol açmayacak uygun ayakkabılar giydirilmelidir. Yürümeye yeni başlayan çocukların ayakları gelişme sürecinde olduğu için, kauçuk ya da plastik materyalden yarı esnek tabanlı ayakkabılar tercih edilmeli. Yürümenin başlangıç aşamasında, lastik spor ayakkabı yerine normal ayakkabı kullanılması daha uygundur.
AYAKKABISININ MALZEMESİNİ DOĞRU SEÇİN
Doğal deriden şaşmayın: En ideali doğal deridir. Derinin gözenekli yapısı, ayağın teneffüs etmesini sağlar. Esneme kabiliyeti vardır ve ayak için en uygun şekli kolayca alabilir.

Plastikten uzak durun: Ayakkabıların üst kaplamaları için plastik gibi yapay maddelerden kaçınılmalı.

Kaymayan taban olsun: Ayakkabının tabanı kaymalara karşı dayanıklı bir malzemeden olmalı.

Mantar tabanlı almayın: Çocuk ayakkabılarında sıklıkla kullanılan destekleyici mantar tabanlıklardan uzak durulmalı.

AYAKKABI TEMİZLİĞİNE ÖZEN GÖSTERİN

Temiz tutun ömrünü uzatın: Ayakkabıların temiz tutulması; hem ayakkabının ömrünü uzatır hem de çocuğunuzun ayak sağlığına yardımcı olur.

İki gün arayla giydirin: Eğer ekonomik açıdan mümkünse bir gün giydirilen ayakkabı ikinci gün giydirilmeyerek nefes alması sağlanmalı.

Tabanlarını koruyun: Ayakkabının topuk ve taban kısımlarının fazla aşınmasına izin verilmemeli. Çünkü bu, basış bozukluğu sonucu birtakım deformasyonlara neden olabilir.

Kullanılmış ayakkabı giydirmeyin: Başkasının kullanmış olduğu ayakkabılar asla giydirilmemeli. Çoğu zaman büyük kardeşlerinden kalan yıpranmamış ayakkabılar küçük çocuklara giydirilir. Ancak her çocuğun ayak ve basış karakterinin kendine özel olduğu unutulmamalı.
 

22 Mart 2012 Perşembe

ÇOCUĞA AYAKKABI SEÇİMİNİN PÜF NOKTALARI

Çocukların büyük bir çoğunluğu on iki aylıkken yürümeye başlar. Bu gelişme, anne ve babaları, çocuğa ayakkabı alma telaşına sokar. Oysa Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Ahmet Doğan'a göre, 2 yaşına kadar çocuğun çıplak ayak ya da çorapla yürümesine izin verilmeli. Böylelikle hem ayakların normal büyümesi, hem sağlıklı kas gelişimi, hem de parmakların kavrama yeteneğinin gelişmesi sağlanır.
Çocuğa ayakkabı seçmenin sanıldığından fazal detaylı bir işlem olduğunu vurgulayan Op. Dr. Ahmet Doğan, çocuk ayakkabısı almanın püf noktaları hakkında şu bilgileri verdi: "Yeni doğan ve süt çocukluğu dönemindeki çocukların ayakkabıya ihtiyaçları olmasa da soğuktan korunmalarını sağlamak amacıyla patik ya da çorap giydirilebilir. Dış ortama çıkarken aile illa ayakkabı giydirmek istiyorsa yumuşak ve yuvarlak hatları olan ayakkabılar tercih edilmelidir".

ÇOCUĞA AYAKKABI SEÇİMİNİN PÜF NOKTALARI

Denemeden almayın: Çocuğunuz yanınızda olmadan ayakkabı almayın. Çocuğunuzun ayak ölçüsüne güvenmek yerine, uygun ayakkabıyı bulmak için deneme yanılma yöntemini tercih etmelisiniz.

Zamanla açılmaz: Aldığınız ayakkabı için asla ‘zamanla açılır’ şeklinde bir düşünceniz olmasın; ayakkabınız daha ilk alındığı anda rahat olmalıdır.
• Öğleden sonra alın: Çocuğunuzun ayakkabı alışverişini sabah saatlerinde değil, öğleden sonra yapın. Çünkü gün içerisinde çocukların ayaklarında tıpkı büyüklerde olduğu gibi hafif bir şişme olur. Bu yüzden ayakkabı alışverişi öğleden sonra yapılmalıdır.

Ayakta bastırın: Çocuğunuzun ayakkabısını ayakta bastırarak deneyin. Çocuğunuzun son giydiği ayakkabı numarası yeni alacağınız ayakkabı için kesinlikle referans olarak alınmamalı. Çünkü çocuk ayakları, büyüme esnasında çok değişkenlik gösterebilir.

Büyük ayağı baz alın: Ayrıca, her iki ayağın ölçüleri birbirinden farklı olabilir (çoğunlukla ayağın biri diğerinden büyüktür), denemenizi büyük olan ayağa göre yapınız.

Çorapla denetin: Ayakkabıyı denerken o ayakkabı ile birlikte giydirmeyi düşündüğünüz çorap ile deneyin (kışın kışlık çorap, yazın yazlık çorap).

Bot tipini tercih edin: Çocuğunuza ayakkabı alırken tercihiniz bot tipi olsun. Botların ayak bileğini daha iyi kavrayacağı düşünülürse tercihinizi bottan yana kullanmak daha uygun olacaktır.

Esnek tabanlı olsun: Tabanı yarı yumuşak ve esnek, tercihen de bağcıklı olmalı (bağcıklarını kısa tutun).

1 cm boşluk yeterli: Ayakucunda parmaklar rahat hareket edecek şekilde bir miktar boşluk (1cm.ye yakın) kalmalıdır.
 
Yanlardan sıkmasın: Tarak kısmının genişliği çocuğun ayağına uygun olmalı, yanlardan ayağı sıkmamalıdır.

Hafif olsun: Ayrıca ayakkabıların hafif olması çocukların yürürken daha az enerji harcamalarını sağlar.

Topuksuz seçin: Topuk kısmı alçak olmalı. Yeni yürümeye başlayan çocuklarda ayakkabının topuklu olmasına gerek yoktur, üstelik topuksuz ayakkabı yürüyüşlerini kolaylaştıracaktır. Daha büyük çocuklarda da topuk yüksekliği 1.5-2 cm.yi geçmemelidir.

Ayağa baskı yapmamalı: Ayrıca, ayakkabının topuğu saran kısmı topuğu destekleyecek şekilde sert ve ön kısmının ise ayağın büküldüğü yerden rahatça bükülmesine izin verecek şekilde yumuşak olmasına dikkat ediniz. Ayak bileğini saran kısmı, ayak bileği hareketini engellemeyecek şekilde yumuşak olmalıdır.
 
Ayakkabılarlar ilgili önemli bilgiler yarın devam edecek :)

20 Mart 2012 Salı

Buzluk İçin Etiket



Siz de dondurduğunuz gıdaların üzerine tarih yazmayı unutanlardansanız, bu rengarenk etiketler çok işinize yarayacak. Fotokopicilerden renkli olarak etiket üzerine bastırarak buzluğa koyduğunuz poşetlerin üzerine yapıştırabilirsiniz...Etiketler için tıklayın.


19 Mart 2012 Pazartesi

Sivilce Efsaneleri

Sivilce diyetten kaynaklanır: Diyetle sivilcenin ilişkisi kesin olarak saptanmamıştır. Çikolata, kızartma, kuruyemiş sivilce yapar diye bir kural yok. Kişinin sivilce yaptığını gözlediği bir yiyecek varsa ondan kaçınmasında fayda var. Bilimsel olarak da kan kolesterol düzeyini yükselten yiyecekler sivilceyi artırabilir.

Sivilce kirden kaynaklanır: Akne derinin kirli olmasından kaynaklanmadığı gibi aşırı ve sık sık deriyi temizlemek de sivilceyi geçirmez.

Bronzlaşmak sivilceye iyi gelir: Güneş banyosu sivilceyi geçirmez. Kısa bir süre azalmış gibi görünmesine neden olur ve sonrasında genelikle artırır.

Yüz temizleme ürünü ne kadar kötü kokuyorsa, sivilce üzerinde etkisi o kadar kuvvetlidir: Doğru teknolojilerle üretilmişve klinik olarak etkisi kanıtlanmış, güzel kokulu kozmetik ürünleride aynı iyileştirici etkiyi gösterir.

Sivilce sadece ergenlik döneminde görülür: Her yaşta görülebilir.

Stres sivilce yapar: Tam olarak doğru olmayan bir mit daha. Hafif stresler sivilceyle ilgili olmamakla birlikte ağır stres durumları hormonları etkileyerek sivilceyi artırabilir.

Size bir önerim var!!!

NEUTROGENA PEMBE GREYFURT SERİSİ TÜRKİYE’DE...

Dermatologların önerdiği cilt bakım ürünleri markası Neutrogena, sivilce ve siyah noktalarla, içerdiği pembe greyfurt aroması ve patentli MicroClear teknolojisi ile etkin bir şekilde savaşan ve eşsiz kokusu ile duyuları harekete geçiren yeni cilt temizlik ürünleri “Neutrogena Pembe Greyfurt Serisi”ni Türk tüketicisiyle buluşturuyor.

Neutrogena Pembe Greyfurt Serisi, problemli ciltler için geliştirilmiş, Yüz Temizleme Jeli ve Günlük Peeling Jel’den oluşuyor.

Neutrogena’nın patentli MicroClear teknolojisi, sivilceye neden olan fazla sebumun çözülmesini ve böylece sivilce oluşumunun hızla azalmasını sağlıyor. Neutrogena Pembe Greyfurt Yüz Temizleme Jeli, içerdiği salisilik asit sayesinde cilde derinlemesine nüfuz ederek siyah nokta oluşumunun azalmasına yardımcı oluyor. Pembe Greyfurt Serisi ürünleri canlandırıcı formülleriyle cildi kurutmadan temizlerken, içerdiği pembe greyfurt aroması ile de duyuları harekete geçirerek cilde ferah bir his kazandırıyor.


Neutrogena Pembe Greyfurt Günlük Peeling Jel


Tavsiye edilen tüketici fiyatı:16,95TL


Neutrogena Pembe Greyfurt Yüz Temizleme Jeli

Tavsiye edilen tüketici fiyatı:16,95TL







16 Mart 2012 Cuma

Ebeveynlere Doğru Okul Seçimi Önerileri

Çocuğunuz için okul seçim zamanı geldiğinde aklınızı en çok meşgul eden sorulardan biri “Acaba en iyi okul hangisi?” olabilir.


Davranış Bilimleri Enstitüsü uzmanlarından Klinik Psikolog Açelya Şahin Fırat, bu konuda en akılcı yolun öncelikle çocuğunuzun ihtiyaçlarını belirlemek olduğunu söylüyor.

Anne-babalar için oldukça önemli olan “doğru okul seçiminde” nelere dikkat edilmesi konusunda önemli ipuçları veren DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü uzmanlarından Klinik Psikolog Açelya Şahin Fırat şöyle devam ediyor: “Çocuklarımızın hayatına sokacağımız profesyoneller konusunda her zaman en iyisini ararız. Doğumunu kime yaptırayım? Hangi hastane daha iyidir? Çocuk doktoruna kime başlasak? İyi bir dadı nereden bulabilirim? Bu, en iyiyi bulma yolunda kafamızı meşgul eden sorulardandır. Kuşkusuz bu süreçlerin en önemlilerinden biri de okul seçimidir. Araştırmaya başladığımızda çevremizdeki herkes konunun uzmanıdır: ‘Özel okula ne gerek var, biz devlet okulunda okuduk da ne oldu? En iyi öğretmen Sibel Hanım onun sınıfına vermeye çalış… En iyi okul eve en yakın okuldur… Seninki zaten Ocak doğumlu bir sene erken gitsin hem de Ayşe Hanım’ın sınıfına verebilirsin böylece…’ Bu iyi niyetli önerilerin yanında bir de okulları gezmeye başladığınızda, duyduklarınız kafanızın iyice karışmasına ve en iyi okulu seçme konusundaki endişelerinizin artmasına neden olur.”

Bu süreçte izlenecek en akılcı yolun kendi beklentilerinizi ve çocuğunuzun ihtiyaçlarını doğru belirleyerek bir liste oluşturmak olduğunu söyleyen Fırat, bu listede olması ve cevaplanması gereken en önemli soruları sıralıyor…

Okul Öncesi Eğitim Kurumu Seçimi

Benimsedikleri özel bir eğitim sistemi var mı? Eğitim materyalleri yeterli mi? Eğitim materyalleri ve oyuncaklar tahta, kumaş, keçe gibi sağlıklı malzemelerden mi yapılmış yoksa plastik oyuncaklar mı ağırlıkta? Çocuğun sosyal alanını destekleyecek spor ve sanat dersleri yeterli mi? Bu dersleri veren kişilerin eğitimleri uygun mu? Sınıf içindeki öğretmenlerden en az bir tanesi üniversite mezunu mu? Okulun psikoloğu çocukları ne sıklıkla gözlemliyor? Milli Eğitim Bakanlığı’na mı Sosyal Hizmetler’e mi bağlı faaliyet gösteriyorlar? Okul gezilerinde çocuklara kimler refakat ediyor? Çocuk sayısı ile öğretmen sayısı orantılı mı? Yabancı dil dersini veren eğitimcinin uyruğu nedir? Tuvalet eğitimi veriyorlar mı? Yemek okulda mı hazırlanıyor, dışarıdan mı geliyor? Veli profili nasıl? Güvenliği nasıl sağlıyorlar? Okul servis hizmetini bir şirket mi yoksa bireyler mi üstleniyor?

İlköğretim Kurumu Seçimi

14 Mart 2012 Çarşamba

Çok Basit Çizimler





Montessori Eğitim Sistemi Hayata Geçirilecek

Çocuğun bireysel becerilerine ve ilgi alanlarına, bireysel öğrenme hızına ve karakter özelliklerine uygun bir pedagoji olan Montessori Eğitim Sistemi, İstanbul Bahçelievler’de 7 pilot okulda hayata geçirilecek.

Bahçelievler Kaymakamlığı öncülüğünde hayata geçirilmesi planlanan sistem için, Fatih Üniversitesi ve Rotterdam Üniversitesi de akademik olarak destek verirken, bu kapsamda Bahçelievler Milli Eğitim Müdürlüğünde görevli 15 öğretmene eğitim veriliyor.

Eğitimin açılış toplantısında açıklamada bulunan Bahçelievler Kaymakamı Şevket Cinbir, projenin Bahçelievler Kaymakamlığı, Bahçelievler Milli Eğitim Müdürlüğü, Fatih Üniversitesi ve Çocuk Gelişimi ve Montessori Eğitim Derneği işbirliği ile hazırlandığını belirterek, programın Türkiye eğitim sisteminin modernleşmesi açısından oldukça önem taşıdığını söyledi.

Cinbir, Bahçelievler’deki 7 okulda 2012-2013 eğitim-öğretim döneminde, okul öncesi eğitimde özellikle 5 yaş grubundan başlamak üzere verilecek olan eğitimin faydalarından yararlanmayı hedeflediklerini söyledi.

Bu amaçla okullardan belirlenen gönüllü öğretmenlerin katılımıyla Fatih Üniversitesinde bir eğitim gerçekleştirmeye çalıştıklarını dile getiren Cinbir, şöyle devam etti: ”Öğretmenlerimizin 8 gün sürecek eğitimin sonunda alacakları sertifikayla, belki de Türkiye’de ilk defa sertifikalandırılmış bir Montessori eğitimini Bahçelievler’de uygulamaya başlamış olacağız. Araç gereç yönünden pahalı bir sistem olarak görülüyor. Arzumuz odur ki imkan buldukça bunu Bahçelievler’de yaygınlaştırmaktır. Velilerimizden de bu noktada ciddi talep alacağımızı düşünüyoruz. Montessori eğitim sistemi, çocuk merkezli ve çocuklarımıza karşı duyarlılığın oluşturulması konusunda önemli bir sistem olarak karşımıza çıkıyor ve artık dünyanın kabul ettiği bir eğitim sistemidir. Bizim şu anda uygulanan okul öncesi eğitim sistemimizle bunu birlikte yürütmek mümkündür. Biz okul öncesi eğitimle çocuklarımızı daha iyi nasıl eğitiriz bunun çabası içerisindeyiz. Bu eğitim sisteminde de başarılı olacağımıza inanıyoruz.”

Hollanda Rotterdam Üniversitesi Montessori Bölümü Başkanı Rietje Lander-Van Stek de bütün dünyada 22 bin Montessori okulu olduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Umarım çok kısa bir zaman içerisinde Türkiye’de de birkaç okul açılarak bu sayı artar. Çünkü çok güzel bir sistem. Çocuklar tek başlarına sınıfta çalışma özgürlüğüne sahipler. Kendilerini geliştirebilme özgürlüğünün yanı sıra,yeteneklerini kullanabiliyorlar ve bu nedenle bu eğitim çok önemli.”

Fatih üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fahrettin Gücin de üniversite olarak eğitim alanındaki öğretmenlerle birlikte beraber bir şeyler yapmaya ve kendilerini yenilemelerine imkan verecek faaliyetler yapmaya çok açık olduklarını söyledi.

13 Mart 2012 Salı

Oyun Banyoda Başlar...

Tüm dünyada annelerin güvenle kullandığı, Johnson’s® baby Şampuan Gerçek Göz Yakmayan® formülü ile banyoyu çocuklar için eğlence ve neşenin olduğu keyifli bir oyuna dönüştürüyor. Johnson’s® baby Şampuan, yeni çizgi karakterleriyle, çocukları gerçek banyo keyfinin neşeli arkadaşları ile tanıştırıyor. İşte Johnson’s® baby Şampuan’dan keyifli banyo saati önerileri:

Bırakın saçlarını kendisi köpürtsün...

Çocukların banyodan kaçmalarının en büyük nedeni , göz yanmasıdır. Gözler için saf su kadar yumuşak olan Gerçek Göz Yakmayan formülü ile Johnson’s® baby Şampuan, çocuklara kendi başlarına saçlarını güvenle köpürtebilme fırsatı veriyor.

Banyo saatini neşelendirin:

· Ortam ve suyun sıcaklığını çocuğunuzun alışık olduğu ve sevdiği dereceye ayarlayın.

· Vücudunu şampuanlarken, köpükten birlikte şekiller yaratın.

· Sevdiği bir oyuncağını da yıkamak için birlikte banyoya getirin.

· Birlikte şarkı söylerek, eğlenceyi paylaşın.

· Onu Johnson’s® baby Şampuan’ın neşeli kahramanları ile tanıştırın :)

· Banyo keyfinizin bozulmaması için güvenlik önlemlerini almayı ihmal etmeyin.

Keyif banyodan sonra da devam etsin....

· Doğal nem dengesini koruyan ve saçta hiç kalıntı bırakmayan Johnson’s® baby Şampuan ile yıkanan saçlar, gün boyu mis gibi kokar ve ipeksi yumuşaklığını korur. Böylece kolay taranan saçlar sayesinde banyo keyfi, banyo sonrasına da taşınır.

Türk Pediatrik Dermatoloji Derneği tavsiye ediyor.

Pediatrik Dermatoloji Derneği, bağışıklık sisteminin ilk bariyeri olan cilde özen gösterecek ve cilt bariyerini koruyacak şekilde formüle edilmesi nedeniyle, bebek ve çocukların saç ve cilt bakımında Johnson’s® baby ürünlerinin kullanılmasını tavsiye ediyor.





12 Mart 2012 Pazartesi

Çalışan Annelerin Hayatlarını Kolaylaştıracak Öneriler


Günümüzde kadınların, aile bütçelerine katkıda bulunmak, ekonomik özgürlüklerini kazanmak, kariyer yapmak, yeni bir çevre edinmek, eşinin yanında kendini daha iyi bir konumda hissetmek, eğitim aldığı bir alanda meslek sahibi olmak gibi pekçok nedenle iş hayatında aktif rol aldıklarını görüyoruz. Aynı anda pekçok role sahip olma zorluğunun üstesinden gelebilmeleri için çalışan annelere çok önemli ipuçlarını; DBE Davranış Bilimlere Enstitüsü Çocuk ve Genç Psikolojik Danışmanlık Merkezi Klinik Psikoloğu Aslı Kızıltoprak Tuna veriyor…

“İyi bir iş kadını, anne, eş ve evlat olmaya çalışmak gibi aynı anda pek çok rolü mükemmel yapmak zorunluluğunda hissetmek, içinde bulunulan şartları ve sınırları zorlamak çalışan kadını zamanla yıpratmaya başlar ve beraberinde pek çok sorunu getirir. Bu rollerin belki de önemlisi ve çalışan kadını en çok zorlayacak olanı ‘annelik’ rolüdür. Çalışma hayatının hem anne hem de çocuğu üzerinde olumlu ve/veya olumsuz etkileri olacaktır.

Çalışan kadının karşılaşabileceği sorunlar anne olmaya karar vermesi ile başlayabilir. Çalışma hayatı ve çocuk sahibi olmak arasında bir seçim yapmak zorunluluğunda hisseder. Eğer kariyerine devam etmeyi seçerse, annelik hissinden mahrum kalacağını düşünür ve çevrenin özellikle de aile büyüklerinin baskısı ile bu süreç daha zorlayıcı ve yıpratıcı olabilir. Eğer anne olmaya karar verirse, bunca yıl aldığı eğitim ve edindiği birikimlerin boşa gideceğini düşünerek kendini değersiz hissetmeye başlayabilir. Bir diğer seçenek ise anne olduktan kısa bir süre sonra kariyerine geri dönerek hem iş kadını hem annelik rollerini bir arada sürdürmeye çalışmaktır. Çalışma yaşamını da bırakmak istemeyen bu kadınlar, annelik yaşını olabildiğince ileri çekmek ve çocuk sayısını sınırlı tutmak isterler.”

Çocuğuma kim bakacak?

9 Mart 2012 Cuma

7 Mart 2012 Çarşamba

ÇOCUĞUNUZUN DİŞ TEDAVİSİNDE GEÇ KALMAYIN!

Birçok çocukta ortodontik sorunlar erken yaşta ortaya çıkar, anne ve babalar tedaviye başlamanın zamanı konusunda kararsızlığa düşerler. Çocuklarda, ortodonti tedavisine başlamak için süt dişlerinin kalıcı dişlerle değişmesini beklemek her zaman doğru olmayabilir. Çocuklarda çenesel problemlere erken yaşta müdahale etmenin gerektiğini belirten Ortodonti Uzmanı Dr. Kıvanç Cebesoy, ortodonti tedavisinin gerekliliği ve zamanlanması ile ilgili bilgili veriyor.

Dişler değişene kadar büyümenin %95’i biter, süt dişlerinin düşmesini beklemeyin

Sadece dişlerin düzensizlik gösterdiği durumlarda tedavi için zaman vardır, dişler değişene kadar çenede yapısal büyümenin yüzde 95’inin biter, bu sebeple hem tedavide başarı hem de tedavi süresinin uzamaması için büyüme tamamlanmadan tedaviye başlanmalıdır. Asimetrik çene yapısının düzeltilmesinde büyüme dönemi geçirildiyse, büyümenin tamamlandığı 20 yaş civarında ortodontik tedavi ile birlikte çene ameliyatları uygulanır. Zorlu ameliyatla birlikte süren ortodontik tedavinin süresi birkaç yıl sürer. Oysaki büyüme döneminde ameliyata gerek kalmaksızın, 5 ay gibi kısa sürede bu sorunun düzeltilmesi mümkündür.

Dişleklik gibi çene kusurlarını, şirin gözüküyor diye ihmal etmeyin.

Kız çocuklarda üst çenenin önde olması, erkek çocuklarda alt çenenin önde olması 7-8 yaşlarında ne kadar sempatik olsa da, 10 yaşından sonra meydana gelen büyüme atılımı ile 3 ay gibi kısa sürede kontrolsüz şekil bozukluğuna neden olur. Bird face – kuş yüzü görüntüsü gibi anormal yüz defekti ile sonuçlanabilir. Kız çocuklarında büyüme atılımı erkek çocuklara göre 1 sene daha erken başlar ve 1 sene erken tamamlanır. O nedenle tedavi fazla bekletilmemelidir.

İnci gibi sıralı dişler, sizi kandırmasın.

Çocuğunuzun harika üst diş dizimi yada harika alt diş dizimi olabilir. Ancak, çeneler arası fark mevcutsa, asimetrik yüz görüntüsüne neden olur. Bu nedenle, her ne kadar dişler düzgün de olsa, çeneler arası fark mutlaka büyüme döneminde tedavi edilmelidir.

Erken ortodontik tedavinin gerekli olduğu durumların farkında olun

Bazı durumlarda ortodontik tedaviye erken başlamak daha etkin ve gereklidir. İşte erken tedavi gerektiren durumlar:

· Arka dişlerin çapraz kapanışı
· Ön kalıcı dişlerin çapraz kapanışı
· Aşırı derecede dar üst çene
· Dişlerin bulunduğu orta yüzün yetersiz büyümesi
· Kalıcı dişlerin çıkmasını engelleyen süt dişlerinin düşmemesi
· Erken çekilmiş süt dişinden kaynaklanan çene daralması

6 Mart 2012 Salı

Çocuklarda Kabızlık

Küçük kızımda son aylarda yaşadığımız kabızlık sorunu nedeyile bu konuda çok fazla araştırma yapıtım, çok fazla yazı okudum. Aynı sorunu yaşayan çocukların anneleri için yararlı olabileceğine inandığım Uzman Diyetisyen Turgay KÖSE'nin yiyorumbuyuyorum.com daki bu yazısını paylaşmak istedim...

Kabızlık Nedir?

Kabızlık dışkılama sıklığının azalması ve dışkılama sırasında güçlük çekilmesidir. Ancak bebekler, özellikle de anne sütüyle beslenenler çok sayıda bez kirletirler. Bebek büyüdükçe sayı azalır, 2 yaşında ortalama günde 2 kere, 4 yaşında günde 1 kere tuvalete çıkarlar. Çocuklarda ise kabızlık, dışkılama sıklığından ziyade dışkının sertliği ve dışkı yapmadaki zorluk olarak tanımlanır. Eğer ki çocuk alışılmış sıklıkta kaka yapmıyorsa ve kakası sert, kuruysa, kaka yaparken canının yandığından bahsediyorsa kabız olduğundan bahsedilebilir.

Çocuklarda Kabızlık Neden Olur?

Kabızlık; tuvalet korkusu, tuvaletin temiz olmaması, acı hissinin olması, fazla miktarda şeker ve şekerli besin tüketimi, lifli (posalı) besinlerin az yenilmesi, dışkılamayı sürekli ertelemek, uzun mesafeli seyahatler, bağırsaklardaki iltihabı bir durum, kullanılan bazı ilaçlar, şeker hastalığı, tiroit bezinin az çalışması, tümör ve kanser gibi nedenlerle ortaya çıkmaktadır. Hatta bebeklerin dışkılarını, kendi vücutlarından kopan bir parça olarak görmesi bile söz konusu olabilmektedir.

Eğer ki kabızlık bulguları uzun sürüyorsa, beraberinde kusma gibi sorunlar varsa veya çocuğu düşkün bırakıyorsa bir hekime başvurulmalıdır. Öte yandan hekim tavsiye etmedikçe posa hapları ve tozları ile laksatif almaktan kaçınılmalıdır. Çünkü bu durumda besinler sindirim sisteminden vitamin ve minerallerin emilebileceğinden daha hızlı geçer. Hatta bazıları vücuttan sıvı ve potasyum kaybına neden olur. Sabahları aç karına içilecek açık bir bardak çay veya ılık limonlu su doğal bir laksatif olarak tanımlanır.

Kabızlık Çocuklarda Ne Gibi Sıkıntılara Yol Açar?

5 Mart 2012 Pazartesi

Hangi Spora Kaç Yaşında Başlanmalı?

00Spor, çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimini destekleyen çok önemli bir araç. Ayrıca özgüvenlerinin artmasını ve yeni arkadaş çevresi edinmelerini de sağlıyor. Peki ama çocuklar hangi spora kaç yaşında başlamalı?

Acıbadem Fulya Hastanesi Sporcu Sağlığı Merkezi’nden fizik tedavi uzmanı ve spor hekimi Doç. Dr. Tolga Aydoğ, “Çocuğun sadece spordan keyif alması ve bunu zevk için yapması amaçlanıyorsa, uygun yaşta, sağlığını tehdit etmeyecek bir dal öneriliyor. Bu seçimde çocuğun merakları ve fiziki koşulları büyük rol oynuyor” diyor.

Gelişimi destekliyorModern yaşam koşullarının bir getirisi olarak yeni nesiller çok fazla hareket etmeden yaşıyor. Hareketsiz yaşama bağlı olarak da kilo artışının neden olduğu hastalıklar her geçen gün artıyor. Bu nedenle ailelerin çocuklarına çok küçük yaşlarda spor alışkanlığı kazandırması, sadece spor müsabakalarını seyreden değil, bizzat oynayan nesiller yetiştirmeleri gerekiyor.

En uygunu, en sevdiği olmalı Çocuğa uygun spor seçiminde en önemli nokta, ilgi duyduğu ve eğlendiği alanın seçilmesinden geçiyor. Seçilen alan doğruysa, ilk etapta, hangi sporu yaptığının önemi olmuyor. Çünkü çoğu sporda temel hareketler birbirine çok benziyor. Çocuklar keyif aldıkları sporu yaptıktan sonra zaman içerisinde istedikleri başka bir spor dalına rahatça yönlenebiliyor.
Çocuğun profesyonel sporcu olması hedefleniyorsa, öncelikle bu yolun çok zor ve çetin olduğunu kabul etmek gerekiyor. Bu gibi beklentiler iyi yönetildiği zaman çocuk rahatça yönlendirilebiliyor. Kötü yönetilmesiyse spordan soğumasına ve uzaklaşmasına neden olabiliyor. Eğer amaç çocuğun profesyonel sporculuğa yönlenmesini sağlamak değilse, her yaşta istediği spora başlayabilir. Ancak burada önemli olan ona uygun bir program çizilmesi ve özel antrenmanlara erken dönemde değil, ilerleyen dönemde başlanması. Yaşın da mutlaka göz önüne alınması gerekiyor.


 2-3 yaş: Koşma, yakalama ve zıplama gibi temel hareketleri yapabiliyorlar. Dolayısıyla bunları içeren bahçede koşma, yürüme, dans etme, suda gözetim altında oynama ve deneyimli kişiler eşliğinde jimnastik eğitimi olabilir.
4-6 yaş: Dans, yüzme, jimnastik, ip atlama ve üç tekerlekli bisiklete binmek gibi sporlar ideal.
7-10 yaş: Jimnastik, yüzme, futbol, basketbol, voleybol, hentbol, bisiklet, tenis ve yüzme gibi sporlarla ilgili temel eğitime yönlendirebilirsiniz.
10 yaş sonrası: Önceki yaşlarda başladıkları sporları daha organize olarak yapmaya devam ederken, atletizm, güreş ve küreğe başlayabilirler. Birkaç yıl sonraysa güç gerektiren boks, tekvando ve karateye geçebilirler.

Desitinler Sahiplerini Buldu...


Desitinler 16. yorum ile Ayça 'ya , 9. yorum ile Pelin ' e gitti. Hayırlı olsun...